Yoksulluk hiç kolay değil. Eğer birden fazla işte çalışıyorsanız ve iş yerinizin size verdiği alışveriş kuponlarıyla yiyecek ihtiyaçlarınızı karşılıyorsanız, yoksulluk daha da zorlaşıyor. Maaş gününü beklemeyen varlıklı insanlardan bazıları da yoksulları küçümsüyorlar. Özellikle, çok parası olmayan biri bütçesinin biraz üzerinde bir şeyler alırken, ön yargılı bakışlara maruz kalıyorlar. Bu yazıyı yazan kişi yoksulluğun ana noktalarına değinmiş. Sonu gerçekten hüzünlü. Ancak mutlaka okumanız gerekiyor. Böylelikle onların ne durumda olduğunu anlayabileceksiniz ve onlara daha farklı bir gözle bakacaksınız.
“Üç kişilik bir ailenin bireyiyim. İş yeri veya devletin yoksullar için verdiği alışveriş kuponlarıyla geçiniyorum. Ailem annem ve erkek kardeşimden ibaret. İkisinin de engeli var. Tabii benim de. 1968’de dedem kaza yaptı ve uçuruma 15 metre kadar sürüklendi. O zamanlar bebekler için güvenli araç koltukları yoktu tabii. Anneannem sekiz aylık ikizlerini kucağında tutuyordu. İkizlerden biri olan dayım kaza esnasında arabadan karşı şeride fırladı ve onu bir motorlu buldu (Yine bu kişi arabamızın neredeyse uçurumdan aşağı düşeceğini görmüştü). Babaannemin bilince uzun süre yerine gelmedi. Tam altı ay komadaydı. Dayımın dört yerinde kırık vardı. Ek olarak iç kanama da geçirmişti. Annemin de birçok yerinde kırık vardı. Kaza gerçekleştiğinde annem 15 yaşındaydı. Annem ve teyzem, babama, anneme ve ikizlere bakabilmek için liseyi bıraktılar.
“Üç kişilik bir ailenin bireyiyim. İş yeri veya devletin yoksullar için verdiği alışveriş kuponlarıyla geçiniyorum. Ailem annem ve erkek kardeşimden ibaret. İkisinin de engeli var. Tabii benim de. 1968’de dedem kaza yaptı ve uçuruma 15 metre kadar sürüklendi. O zamanlar bebekler için güvenli araç koltukları yoktu tabii. Anneannem sekiz aylık ikizlerini kucağında tutuyordu. İkizlerden biri olan dayım kaza esnasında arabadan karşı şeride fırladı ve onu bir motorlu buldu (Yine bu kişi arabamızın neredeyse uçurumdan aşağı düşeceğini görmüştü). Babaannemin bilince uzun süre yerine gelmedi. Tam altı ay komadaydı. Dayımın dört yerinde kırık vardı. Ek olarak iç kanama da geçirmişti. Annemin de birçok yerinde kırık vardı. Kaza gerçekleştiğinde annem 15 yaşındaydı. Annem ve teyzem, babama, anneme ve ikizlere bakabilmek için liseyi bıraktılar.
Dayımın kırıkları hayatı boyunca yaşamına engel oldu. Anneme kazadan olanlar neticesinde hayatı boyunca hep kötü ve az maaşlı işlerde çalıştı. Çünkü yaşadığımız yer oldukça küçük bir ilçeydi. Benim maaşım faturaları ödemek ve market alışverişlerini yapmak için yetersizdi. Alışveriş kuponlarımız olmasaydı açıkçası aç kalırdık. Hala fakiriz. Bundan utanmıyorum çünkü çalışıyorum. Eğer düzenli olarak yiyecek ihtiyacımızı karşılayamasaydık, o zaman durumlar çok daha kötü olabilirdi. Böyle zamanlarımız da oldu tabii.
Okuduklarınız büyük ihtimalle birçoğunuzun hiç ilgisini çekmiyor. Ancak bazen sosyal medyada, alışveriş kuponlarıyla giderlerini karşılayanlarla dalga geçildiğini ve küçümsendiğini görüyorum. Doğrusu, hayatta böyle şeylerle mücadele etmek gerçekten çok zor. Tek yapmanız gereken başınızı dik tutmak ve daha iyi bir hayat için daha fazla mücadele etmek.
Geçenlerde bir yorum gördüm. Yorumda, alışveriş kuponuyla karnını doyurabilmek için biftek alan birisi eleştiriliyordu. Açıkçası, son kullanma tarihi yaklaştığından dolayı fiyatı ucuzlayan bir biftek görürsem, direk atlarım. Çünkü biftekle karnımı doyurabilirim ve diğer yemeklerde kullanabilirim. Hem mideme protein dolu bir şey girmiş olur. Bazen kendime adı hiç bilinmeyen marka cips ya da brovni alıyorum. Evet, bu benim için bir lüks. Yorgun vardiya sonrası böyle bir şey yemek biraz da olsa beni gülümsetiyor.
Kendinizi bizim gibilerin yerine koyun. Gördüklerimizi görün, duyduklarımızı duyun ve hissettiklerimizi hissedin. O zaman neyi niçin yaptığımızı daha iyi anlayacaksınız. Bunu anlayana dek lütfen alışveriş kuponlarıyla alışveriş yapanları küçümsemeyi bırakın.”
Sizce de nasıl bir hayat sürdürdüklerini bilmediğimiz kişilere ön yargıyla yaklaşmamalı mıyız? Cevabınız evetse paylaşmayı unutmayın.