Bugün internette dolaşırken az sonra okuyacağınız yazıya denk geldim ve gözyaşlarımı tutamadım. Beni çok etkiledi. Dedem polisti. Annem, hayatınızın bir parçası haline gelen ve sürekli tetikte olmanız gereken bir mesleğin zorluklarını dedemden tecrübe etmişti muhtemelen. Bu nedenle polislere olan saygım sonsuzdur. Okuyacağınız yazıda da eşi polis olan bir kadının günlük hayatta karşılaştığı zorluklardan bahsediliyor. Polisler bazen yoğun bir şekilde eleştirilebiliyor. Unuttukları şey ise polislerin evlerine ekmek götürebilmeleri için hayatlarını riske atmaları. Öte yandan da her polisin aklındaki ilk düşünce ülkesini daha iyi bir konuma getirmektir. Birkaç dakikanızı ayırarak yazıyı okumanızı ve eğer polislere verilmesi gereken önemin artmasını istiyorsanız da paylaşmayı unutmayın.
“Her hafta yaptığım gibi eşimin gardırobunu temizliyordum. Farkettiğim bir şey karşısında öylece kalakaldım. Hareket edemedim.
Eşimin polis üniformaları öylece duruyordu. Hiçbirinin kendi özel askılığı yoktu. Hepsi üst üste geçirilmiş vaziyetteydi. Eskimiş, tamponları çizik, ön aynası çatlak bir Mitsubishi’si var. Her gün karakola bu araçla gidiyor ve hiç yenilenmedi. Kahve içmekten nefret eder hale geldi. Sürücülere ceza yazmayı sevmiyor. Görev sırasında yediği poğaçalardan bıkkınlık gelmiş. Onun için sıradan bir iş günü diye bir şey yok. Her günü aksiyon dolu. Onun ofisi sürdüğü araçtan ibaret.
Bazı günler tacizde bulunulan mağdurları teselli ediyor. Bazense dokuz aylık hamile kadını karnından vuran bir suçluyu yakalamak için aracıyla son hızda gidiyor. Bazı günler intihar girişimine kalkışan insanları yaşamaya motive ediyor. Bazı günler pencereleri naylon poşetlerle evlere baskın yapıp altı yaşının altındaki beş çocuğun uyuşturucu tüccarları tarafından çalıştırılmalarına tanık oluyor. Bazı günler emniyet kemerli bağlı bir şekilde kaza yapıp denizin dibine araçlarıyla düşen aileyi kurtarmak için suya dalıyor. Bazı günler aldığı ihbar üzerine çete üyelerinin pusuda bekledikleri sokak aralarına gidiyor. Aracını başka bir arkadaşı kullanıyorsa suçluların arkasından bisikletle koşuyor. Restoranlarda övülmekten hoşlanıyor. Verdiği hizmetler karşılığında insanların ona teşekkür etmesinden duygulanıyor. Birisi sırf polis olduğu için ona bir akşam yemeği ısmarladığında gözleri doluyor.
Bana hep o insanları anlatıyor. Ona bir kahraman gözüyle bakan ve onunla gurur duyan bir kızı ve iki oğlu var. Nala isimli dev köpeğine tapıyor. Bazen cebinde silah duran polis üniformasını işten geldiğinde apar topar duş kabininin yanında çıkarıyor. Geceleri çalışıp eve geldiğinde kurşun geçirmez yeleğinin cırt cırtlarını çıkarırken uyanıyorum. Bugün ise vefat eden polis eşlerinin kurşun geçirmez yeleğin cırt cırt seslerini duymak için her şeylerini verebileceklerini bilerek halime yine de şükrediyorum ve onlar için dua ediyorum.”