Dünya gerçekten küçük bir yer. Ne zaman partiye gitsem hiç tanımadığım insanların suratlarını tanıştığım birilerine benzetiyorum. Daha sonra farkına varıyorum ki benzettiğim kişi ortak arkadaşımızın bir gönderisine yorum yapmış, bana arkadaş olarak önerilmiş ya da Facebook’taki bir grupta ikimiz de üyeyiz. Geçenlerde yine bir olayla karşılaştım. İki erkek Facebook’ta siyaset üzerine tartışıyorlardı. Bir gün gerçek hayatta ilk kez karşılaştılar. İkisi de internette birbirlerine korkunç şeyler söylemelerine rağmen yüz yüze geldiklerinden birbirlerinden özür dilediler. Böyle bir şey hiç başıma gelmedi ama olanlardan ders çıkardım. Kaba olmanın size dönüşünü tahmin bile edemezsiniz. Tanımadığınız birine kabalık yapsanız bile. Az sonra anlatacağım hikaye bunun bir örneği. Küçük bir ilçede geçiyor olay ve burada herkes birbirini tanıyor. Tabii bu tür şeylerin internette olması da mümkün. Hikayeyi anlatan kişi bir markette çalışıyor. Küçükken sırtında bir takım sorunlar oluşmuş. Çalışkan birisi olsa da diğerlerine oranla daha çabuk yoruluyor. Markete yabancı bir adam girdiğinde, çocuğu tanımadığından ona kaba davranır. Sonra yabancının başına gelenler ise az önce anlattığım Facebook hikayesinden bile daha vahim. Buradan almamız gereken ders tanısak da tanımasak da kimseye kabaca davranmamamız gerektiği. Hikayeyi
“(Doğduktan hemen sonra vücudumda komplikasyonlar oluştu. Doktorlar, bana ve anneme derhal müdahale etmek zorunda kaldı. Sırtımdan operasyon geçirdiğimden birçok sinir kalıcı hasar gördü. Yıllarca fizyoterapi gördüm. Artık çok fazla kafama takmıyorum. 20 yıl oldu aşağı yukarı. Ama ağır şeyler kaldırdığımda sırtım hemen ağrımaya başlıyor. İş yerindeki arkadaşlarım bunu biliyorlar ve yine de benim çok çalışkan olmamla övünüyorlar.
40’lı yaşlarda bir müşteri dükkana girdi. Sağ köşeyi döndükten sonra direk olarak benim çalıştığım yerin önünde durdu. Elindeki benzin bidonunu yere koydu. Ben ise o sırada arızalanan kasayı onarmaya çalışıyorum. Bir de şunu söyleyeyim. Yaşadığım yer küçük bir yer ve herkes beni tanıyor. Engelimden dolayı da kimse bana kaba davranmamıştı. Çünkü beni biliyorlardı.)
Müşteri: Git bana içi dolu yeni bir benzin bidonu getir.
Ben: Tabii ki. Bir dakika beklerseniz şurayı temizleyeyim.
Müşteri: Buna vaktim var gibi mi gözüküyorum? Kim olduğumu biliyor musun? Yetişmem gereken yerler var!
Ben: Peki.
(Kimsenin elleyip karıştırmaması umuduyla, kasanın arızalanan parçalarını rastgele kenara koydum. Kasanın başından ayrıldım ve içi benzin dolu bidonu içeriye getirdim. O sırada sırtımda çok feci ağrılar oluştu. Yine de bidonu taşıyarak müşteriye getirmeyi başardım. Tabii iş arkadaşlarıma da ‘hallettim’ dercesine bir bakış attım.)
Müşteri: Siz ergenler hiçbir işe yaramazsınız! Tek yaptığınız telefon ve bilgisayarlarla oynamak! Şu haline bak! Benzin bidonunu bile taşıyamıyorsun! Acele et lan! İş görüşmem var X’te (Özel nedenlerden dolayı X olarak verdim iş yerinin adını. X, iş yeri sahibinin soyadı ve ilçede herkes tarafından bilinir.)
(Diğer müşteriler adamın hareketlerine çok kızdılar. X’te iş görüşmesi olduğunu duyar duymaz da kıs kıs gülmeye başladılar.)
Ben: Doğduğumda sırtımda ve boynumda kalıcı hasarlar oluştu. Burada 3 yıldır çalışıyorum ve hiç senin gibi kaba bir müşteriye rastlamadım. Sakin ol ve şu işi halledelim. Diğer müşterileri de rahatsız ediyorsun.
Müşteri: Çok da s….de!
Ben: Yeter artık!
(Telefonu kaptım ve numarayı çevirdim. Patronum da onaylar bir bakışla bana baktı.)
Ben: (Telefonda) Baba, burada 40’lı yaşlarda Honda marka arabası olan bir müşteri var. İş görüşmesi için sana geliyormuş. Bana çok kötü davrandı. Onu işe alırsan, benden torun falan bekleme.
(Müşteri kaskatı kesildi. Bana baktı. Diğer müşteriler de ona bakıp kahkaha atmaya başladılar. Aceleyle dükkandan çıktı. Arabasını ve benzin bidonunu bırakıp koştu. Babam da onu işe almadı.)
Sizce de müşteri hakettiğini bulmamış mı? Aynı fikirdeyseniz paylaşmayı ihmal etmeyin.